Bugün Ümmet, Üçe Bölünmüştür!

Bugün Ümmet, Üçe Bölünmüştür!

yya Bugün Ümmet, Üçe Bölünmüştür!

Bugün müslümanlar üç gruba ayrılmışlardır:

  1. Ehl-i sünnet vel cemaat (Sünnîler)
  2. Şia (İran)
  3. Vehhâbî - Selefî (Suudî Arabistan)

Sünnî Müslümanlar, tüm dünyada ümmetin %90'ını oluştururlar.

“Ümmetim asla dalalet üzerinde birleşmez. O halde cemaatin (ümmetin çoğunluğunu teşkil eden Ehl-i sünnetin) içinde kalmaya dikkat edin. Çünkü Allah’ın (kudret) eli cemaatin üzerindedir.” hadisi mucibince, doğru yolda olanlar işte bunlardır. (Heysemî, Zevâid)

“Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse, onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” ayeti kerimesinde Allah, ‘sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse’ buyurarak, inanış şeklimizin, Peygamber ve sahabesinin inanışıyla aynı olması gerektiğini bize bildirirken; ‘yüz çevirirlerse, onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar’ buyurarak, Kur’an ve Sünneti onlar gibi anlamazsak, parçalanıp birbirimizi öğüteceğimizi vazediyor. (Bakara 137)

En büyük Mürşid-i kâmiller, dört mezheb imamlarımızdır. Bu dört mezheb imamından birine tâbi olana "Sırâtal müstakîm" (Doğru yol) yolcusu denir.

Bu yolun dışındaki bütün yollar cehenneme çıkar. Silsilemizin büyüklerinden İmam-ı Rabbâni (rahmetullahi aleyh) meşhur eseri Mektubât’ta, îtikat pisliğinin amel pisliği gibi olmadığını beyan eder ve bu bozuk inanç kirlerinin ancak cehennem ateşiyle temizleneceğini söylerek şu hadisi nakleder:

Ebû Hureyre radiyallahü anh rivayet ediyor:

Resulullah (aleyhisselatü vesselam) şöyle buyurdu:

"Yahudiler, yetmiş bir fırkaya ayrıldı. (Bunlardan) biri cennette ve yetmişi ateştedir. Hıristiyanlar da, yetmiş iki fırkaya ayrıldı. (Onlardan da) yetmiş bir fırka ateşte ve biri cennettedir. Muhammed'in canı (kudret) elinde bulunan (Allah)'a yemin ederim ki, benim ümmetim, yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennette ve yetmiş iki fırka ateştedir."

Bu kurtulanlar kimlerdir ey Allah'ın Resûlü, diye soruldu:

“Bunlar benim (Ehl-i sünnet) ve ashâbımın (vel cemaat) bulunduğu yolda olan kimselerdir.” (İbni Mace / Ahmed b. Hanbel)

Müslümanlar olarak, düne kadar bize açık düşmanlar olan Yahûdi ve Hristiyanlara karşı mücadele verirken, bugün bizden gibi görünüp, 72 cehennemlik fırkadan ikisi olan Yahûdî güdümlü Şiî'lik fitnesiyle ve Hristiyanların yakın geçmişte ortaya çıkardığı Vehhâbî’lik fitnesiyle de ilmî olarak mücadele etmek durumundayız.

Mukaddes vatanımızda, özellikle gençlerin îtikâdını zehirlemeye ve onları cehenneme sürüklemeye çalışan bu iki sapkın görüşün ayakçıları, İran ve Suudi Arabistan’dan aldıkları mali yardımlarla faaliyetlerini aralıksız sürdürürken, biz Ehl-i sünnet vel cemaat yolunun hizmetçileri de, vebal altında kalmamak ve 14 asırlık doğru yolu nakletmek için, halka açık vaazlarımızla; Ayrıca Facebook, Twitter, Youtube ve İnstagram gibi sosyal medya cephelerinde, ücretimizi Allah'tan beklemek kaydıyla tüm sapık fırkalarla cihad etmeye çalışıyoruz.

Bu mücadeleyi yaparken de, siz Allah'ın kullarından tek bir talebimiz vardır:

Tüm sosyal medya hesaplarımızı takibe alın ve buralarda yayınlanan yazı, fetva, şiir, video ve resimleri kişisel sayfalarınızda paylaşıp Allah yolunda cihad edin. Atalarımız Selçuklu ve Osmanlı’nın bize emanet ettiği bu cennet vatanımızı, teröristlerden ve ayakçılarından kurtarmanın tek yolu gençlerimizi yetiştirmek ve onları bu sapık yollardan çekip almaktır.

Biliniz ki, eğer bizden öncekiler gibi Allah yolunda cihad etmez isek, dünya ve ahirette zelil olmaktan asla kurtulamayız.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:

“Cihadı terk ettiğiniz zaman, Allah size zilleti musallat kılar. Tekrar dininize dönünceye kadar, onu üzerinizden atamazsınız.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned c.2/84)

Allah Teala buyurdu:

“Eğer Allah yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” hükmünde geçen ‘elem dolu azap’tan korkarız biz. Bu denli koşturmamız ve risk almamız ondandır. (Tevbe 39)

Allah’ü Teâlâ bir kuluna hayır murad ederse, onun kalbine sevdiği kullarının sevgisini verir.

Bir insanın ehli saadet mi, ehli felaket mi olduğu, tâbi olduğu insanların kim olduğundan anlaşılır.

Allah'ımızın en sevdiği kul, Peygamber Efendimiz Muhammed (aleyhisselam)'dır.

Ehl-i sünnet âlimlerimiz ve mezhep imamlarımız da, Peygamber Efendimizin vârisleridirler.

Allah Teâlâ, kalbimize, o kıymetli insanların sevgisini nakşetsin! Âmin...

Akıllı insanlar, bir damacana suyu bile alırken, ‘bu su nerden geliyor?’ diye sorarlar.

Rasgele su içmediğimiz gibi, rasgele kitap da okuyamayız. Okuyacağımız kitaplar da bid'at ehlinin değil, Ehli Sünnet alimlerinin kitapları olmalıdır.

Zira, Ehl-i Sünnet itikadı, temiz su gibidir.

Ehl-i Sünnet alimleri de bu suyu, içine pislik bulaştırmadan muhafaza ederek bize kadar ulaştırmışlardır.

Peygamber efendimizin yolunu bütün dünyaya Eshab-ı Kiram (radiyallahü anhüm) yaymıştır. Onlar Peygamber efendimizin talebeleri ve havârileridirler. Ehli Sünnet ulemamız, Peygamberimiz ve talebelerine uydukları için takip edilmelidirler.

Kur'an'ın, “Vettebi’ sebîle men enâbe ileyye - Bana yönelen kimsenin yoluna uy...” hükmü gereği, Allah'a yönelmiş olan bu hayırlı önderlerimizin ilmiyle ilimlenmek ve halleriyle hallenmek önceliğimizdir. (Lokman 15)

Amacımız; yüce kitabımız Kurân-ı Kerîm'i en iyi anlamış ve en iyi yaşamış insanların, Peygamber Efendimiz ve dava arkadaşları olan Sahabîlerinin ve onlara tâbi olan Ehl-i sünnet alimlerinin bizlere ulaştırdığı 'Doğru yol' bilgilerini ve ahlaki yaşamı, siz Allah'ın kullarına ücretsiz, talepsiz ve menfaatsiz olarak aktarmaktır.

Yardım ve hidâyet Allah'ımızdandır...

"Kim, kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir." (Nisa 115)

İlgili Video: