ÜVEYSİLİK YOLU HAK MIDIR? - ÜVEYS ZİKRİ NEDİR?

ÜVEYSİLİK YOLU HAK MIDIR? - ÜVEYS ZİKRİ NEDİR?

ÜVEYSİLİK YOLU HAK MIDIR? - ÜVEYS ZİKRİ NEDİR?

Soru: Selâmun Aleyküm güzel hocam. Hocam bir sorum vardı müsaade ederseniz. Üveysi yolu Ehli sünnet yolu mudur? Bir arkadaşım var, bana dedi ki; annem rüyasında Peygamberimizi (Aleyhisselâtu vesselam)'ı görmüş, o da aşkı üveysi kitabını oku demiş. Doğru mudur? Allah razı olsun güzel hocam

Cevap: Ve aleyküm selam

"Allah'a ulaştıran yollar, mahlukatının nefesleri adedincedir" der İmamı Rabbani (rahmetullahi aleyh)

Bu yollardan biri de Üveysîlik yoludur. Veysel Karani (rahimehullah), Muhammed aleyhisselam'ı göremeden ona aşık ve tâbi olduğu için bu yola Üveysîlik yolu denilmiştir.

İslam tarihindeki en meşhur tarikat kollarından olan Nakşibendi yolu da aynı zamanda bir Üveysilik yoludur.

Üveysilik meşrebi ile Nakşibendi tarikatına bağlanmak isteyen bir Müslüman, tarihte yaşamış olan herhangi bir mürşidi kamilden etkilenmiş ise, onun talebesi olmak kastıyla Allah rızası için iki rekat nafile namaz kılar ve sevabını bu mürşidin ruhuna hediye eder.

Namaz sonu duasında ise şöyle der:

"Allah'ım! Senin Kitabın Kur'an'ı Kerim'i ve Peygamberin Muhammed aleyhisselam'ı daha iyi tanımak ve anlayabilmek için bu salih kulunu kendime mürşid edinmek istiyorum.

"Sadıklarla beraber olun" buyurdun; onlarla olmak istiyorum. (Tevbe 119)
"Bana yönelen kimsenin yoluna uy" buyurdun; onların meşrebinde sana yakınlaşmak istiyorum. (Lokman 15)
 
Beni ve mürşidimi, mahşer günü Muhammed aleyhisselam'ın Livâ-i Hamd sancağı altında haşret..."
 
Burada en çok dikkat edilmesi gereken mesele şudur ki; günümüzde hak tarikatler olduğu gibi, ne yazık ki bâtıl tarikatler de mevcuttur.
 
Kur'an ve sünnetten kıl kadar ayrılmayan gerçek mutasavvıfların kitaplarından okudukları bilgileri kendilerine uyarlayan ve Allah'ın kanunları anlamına gelen Şeriata uymayarak yeni bir din ihdas eden nice sahte tarikat erbabı, tarih boyunca mevcut olmuş ve kıyamete kadar da olacaktır.
 
Biz Müslümanların buradaki ölçüsü, tâbi olunacak olan mürşidin adının ya da kerametlerinin büyüklüğü değil, Kur'an ve Sünnete ne kadar bağlı olduğu olmalıdır.
 
Yeni türemiş olan bir gruptan ayrılan ve bize şikayetlerle müracaat eden bazı kardeşlerden işitiyorum ki, bugün kendilerine 'Üveysiyiz' diyen bazı tarikatçılar türemiş ve sohbetlerinde kadın - erkek karışık oturuyor; Sigara ve nargile eşliğinde sohbet dinliyor ve 'bizim cemaatte dişilik, erkeklik yoktur, hepimiz aynıyız' türünden uydurma fetvalarla, şeriatın açıkça haram saydığı meselelerde birbirlerine yakınlaşabiliyorlarmış!
 
Yine bu sahte yolun yolcuları, yeni gelenleri kendilerine bağlamak için, 'bizim dışımızdaki bütün cemaat ve tarikatler kıyamete kadar batıldır' türünden zırvaları da salık buyuruyorlarmış!
 
Kedicikler cemaatine çok benzeyen bu grubun iki adım sonra varacağı yer, Mehdîlik ve yeni Peygamberliktir. Allah kurtarsın...
 
Allah'ın Kitabına ve Peygamberinin yoluna uymayan bu tür batıl gruplara karşı bütün ümmeti Muhammedi uyarmak da biz tebliğcilerin başlıca vazifesidir.
 
Konuyu üstadım İhramcızade'nin (Allah ona rahmet etsin) bir sözüyle bitireyim:
 
“Şeriatı gözetmeyenin tarîkatı olmaz.
Bu yolun evveli şeriat, ortası tarîkat, sonu yine şeriattır.
Gardaşlarım! Bizim tarîkatımız ne kadar büyürse büyüsün ne kadar incelirse incelsin, şeriattan kıl kadar ayrılmasına imkân yoktur.
Şeriatta kıl kadar noksanı olanın, havada uçtuğunu görürseniz, vurup kanadını kırın.
İstidrâçtan başka bir şey değildir.
Şeriattan kıl kadar ayrıldığımı görürseniz, beni terk edin.”
 
“…Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu." (Ra'd 37)
 
“Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (Şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.” (Fâtır 5)