KADER KONUSUNU KOLAY ANLAMAMIZ İÇİN BİZE BASİT BİR TARİF YAPABİLİR MİSİNİZ?

KADER KONUSUNU KOLAY ANLAMAMIZ İÇİN BİZE BASİT BİR TARİF YAPABİLİR MİSİNİZ?

KADER KONUSUNU KOLAY ANLAMAMIZ İÇİN BİZE BASİT BİR TARİF YAPABİLİR MİSİNİZ?

Soru: Selamün aleyküm hocam. İmanın şartlarından birisi olan kader konusunu kolayca anlayabilmemiz için biz gençlere kısa ve kolay bir tarif yapabilir misiniz?

Cevap: Ve aleyküm selam kardeşim

Kader, Allah'ın olmuş ve olacak olan her şeyi bilmesi ve bu bilgileri bir levhaya (Levhi mahfuz) yazmış olmasıdır.
Allah'ın, hakkımızda bir yere yazmış olduğu bu bilgiler, seçimlerimiz konusunda bizi zorlamaz.
 
Bir örnekle basitleştireceğim;
 
Haftaya Salı akşamı bir Türk takımının Şampiyonlar ligi yarı final maçı olsa ve ben bir kağıda, 'önümüzdeki sohbete şu takımın taraftarı olan 3 derviş gelmeyecek' diye yazsam ve o dervişler de tahminimi haklı çıkartıp maçı cihadın önüne alsa ve sohbete gelmese...
 
Sorularım şunlar:
 
1. Ben o kağıda, sohbete gelmeyeceklerini yazdığım için mi bu üç kardeşim sohbete gelmedi?
2. Yoksa onların futbola ne kadar düşkün olduklarını bildiğim için mi kağıda gelmeyecekler diye yazdım?
3. Bir hafta sonra sohbete gelen bu kardeşler, yazdığım yazıyı görünce, 'sen öyle yazdığın için biz sohbete gelemedik hocam' diyebilirler mi?
 
Burada benim yaptığım sadece bir tahmindir.
Allah'ın, yarattığı kulları hakkındaki bilgisi ise bir tahminden öte, kesin bilgidir.
Ve bu kesin bilgi, ilim maluma tâbidir kavli gereği, kulu, iyilik ya da kötülük yapması konusunda zorlamaz.
 
Konu, derin bir konu olduğu ve çoklarının ayakları burada kaydığı için iki büyük imamdan nakil yapmak zorunda hissettim:
 
İmam Âzam'ın Kader Görüşü (rahmetullahi aleyh)
 
"Dünya ve ahiretteki her şey, Allah´ın dilemesi, ilmi, kazası, kaderi ve Levh-i Mahfuz´a yazmasıyla olur. Fakat Levh-i Mahfuz´a yazılan, vasfedilerek yazılmıştır; hükümle değil. Yani Levh-i Mahfuz´a hayırlar, mahiyetler, itaatler, fiiller, iradeler, hasılı her şey vasıflarıyla yazılmıştır. Mücerret, sebepsiz ve vasıfsız hüküm verilerek yazılmamıştır.
 
Meselâ; 'Ahmet, mü´min olsun ve hayır işlesin; Avram ise kâfir olsun ve şer işlesin' şeklinde, hükümlü olarak yazılmamıştır. Eğer böyle olsaydı; Ahmet mü´min olup hayır işlemeğe; Avram da kâfir olup şer istemeğe mecbur olurdu.
O zaman, ilâhî emir ve yasaklara lüzum kalmazdı. Fakat Levh-i Mahfuz´a yazılan yazı; vasıflıdır. Çünkü Ahmet kendi irade ve ihtiyarı ile kendi kudretini sarfederek mü´min olmayı ister. Allah, Ahmet için imanı yaratır o da mü´mîn olur.
Avram ise yine, kendi irade ve ihtiyarı ile kâfir olmayı ister, kudretini küfre sarfeder; Allah da, onun için küfrü yaratır.
Levh-i Mahfuz´a da öyle yazılır. Böylece, kul üzerine bir zorlama olmaz.
 
Allah, hiç kimseyi küfür-iman, hayır-şer üzere cebretmez. Yani onların kalbinde İman veya küfrü, amellerinde de hayır veya şerri zorla yaratmaz. Ancak kulun, ihtiyarını, rızasını, muhabbetini ve kudretini sarfetmesi ile yaratır..."
 
İmam Rabbani'nin Kader Tarifi (rahmetullahi aleyh)
 
Eğer başımıza gelen iş, kaza-i muallak ise, kabul olan dua veya hayırlı bir iş ile önlenebilir. Bir işin kaza-i muallak mı, kaza-i mübrem mi olduğunu bilemediğimiz için, tedbirli olmayı ihmal etmememiz gerekir.
 
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
"Kaza, yani Allahü teâlânın yaratacağı şeyler, iki kısımdır: kaza-i muallak ve kaza-i mübrem. Birincisi, şarta bağlı olarak, yaratılacak şeyler demektir ki, bunların yaratılma şekli değişebilir veya hiç yaratılmaz. İkincisi, şartsız, muhakkak yaratılacak demek olup, hiçbir suretle değişmez, muhakkak yaratılır. Kaf sûresinin, "Sözümüz değiştirilmez" mealindeki 29. âyet-i kerimesi, kaza-i mübremi bildirmektedir." (Mektubat 1/217)
 
Tedbir, takdiri değiştirmez
Adak, kaza-i mübremi yani kaderi değiştirmek için değildir. Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekât vermek gibi bütün ibadetler de böyledir. Hiçbiri kaderi değiştirmek için yapılmaz. Dinin emrine uyularak yapılır.
Alınan tedbirler takdiri değiştirmez. Fakat biz kaza ve kaderimizi, başımıza gelecekleri bilmediğimiz için, bizimki sadece tedbir almaktır. Tedbir almak, sebeplere yapışmak ise dinimizin emridir. (Redd-ül-muhtar, Dürer, Kudurî, Mebsut)
 
İmam Gazali'nin Kaza ve Kader Görüşü (rahmetullahi aleyh)
 
"Kader, Allahu Teâlâ'nın ezelde olmasını takdir ettiği şeye denir; kaza ise onun yaratılmasıdır. Kaza ile kader arasındaki fark şudur:
 
Kader, daha umumi bir mâna içerir; kaza ise daha özel bir alanda kullanılır. Buna göre, her şeyin ilk olarak ilâhî ilimde tedbir edilmesi/şekil, miktar ve zamanının belirlenmesi kaderdir; bu şeylerin takdir edilen zaman ve belirlenen şekilde meydana gelmesi kazadır.
 
Şu halde, bir şeyin ilk olarak belirlenmesi kader, onun icra edilmesi ve işin bitirilmesi ise kazadır. 'Hâkim hükmünü yerine getirdi' denilince bu mâna kastedilir." (İmam Gazali - Hak Yolunun Esasları)
 
İlgili sohbetim: