MEVLEVİLER GİBİ SEMA YAPMANIN DELİLİ NEDİR?
Soru: Hocam, Mevleviler gibi dönmenin yani sema yapmanın dinimizdeki kaynağı nedir?
Cevap: Hanbeli fıkıh alimi ve hadis İmamlarımızdan İmam-ı Ahmed bin Hanbel (rahimehullah), 'El-Müsned' adlı eserinde naklediyor ki:
"Hazreti Ali (radiyallahü anh) dedi: "Ben, Cafer (radiyallahü anh) ve Zeydle (radiyallahü anh) birlikte Peygambere (aleyhisselatü vesselam) gittik. Peygamber (s.a.v) Zeyde şöyle dedi: "Sen benim azatlımsın" Bu zaman (sevinçten) Zeyd bir ayağının üzerinde Peygamberin etrafında dönüp durmaya başladı.
Peygamber (aleyhisselatü vesselam) sonra Cafer'e: “Sen ahlaken ve fıtraten bana benzersin”, dedi. Bu zaman Cafer de Zeyd'in arkasında dönüp durmaya başladı.
Sonra bana: "Sen bendensin, ben de sendenim" dedi. Bu zaman ben de Cafer'in arkasında dönüp durmaya başladım." (AHMED BİN HANBEL, EL-MÜSNED, CİLD;1, SAYFA; 537, NO: 857)
Ahmed Bin Hanbel (rahimehullah), bu hadis-i şerifi belirttikden sonra şöyle der:
"Bu Hadîs-i şerif gösteriyor ki, kişi, batınına yetiştiği zaman raks etse caizdir. Ancak, Hz. Ali (kerremallahü veche) efendimiz ile Zeyd ve Cafer (rıdvanullahi aleyhim ecmaîyn)'in raksları vecd değil, belki tevâcüd idi. Zira, Fahri âlem (Sallallahu Aleyhi Vessellem) efendimizin iltifatlarından ötürü şevklenerek raks etmişlerdir. Hepsinin de akılları başlarında idi."
Kaynak: (EŞREFOĞLU RUMİ / MÜZEKK’İN-NÜFUS, SAYFA; 407-408)
İmam Beyhaki (rahmetullahi aleyh) bu hadisin izahında diyor ki:
"Bu hadis, sahih bir delil ve ruhsat ile raksederek, kalkarak ve zıplayarak dönüp durmanın caiz olduğunu gösteriyor. Allah en güzelini bilir."
Kaynak: (İMAM-I BEYHAKİ, SÜNEN EL-BEYHAKİ EL-KÜBRA, CİLD; 15, SAYFA; 333)
İmâm-ı Suyûtî (rahmetullahi aleyh)'ten cehrî zikir ve sema açıklaması:
Soru: Zikir meclisinde toplanan sufiler cemaatinden bir şahsın ayağa kalkarak zikretmeye başlaması halinde kendi ihtiyarı ile bunu yapması çirkin midir? Ve birisinin onu bu işten nehyedip mani olması gerekir mi?
Cevap: "Bunda inkar edilecek bir şey yoktur. Bunun aynısı Şeyhul İslam Siracüddin el Bulkini’ye sorulmuştu. O da şöyle cevapladı; “Şüphesiz bu inkar edilemez ve kimsenin ona mani olmaya hakkı olmadığı gibi, mani olmak isteyene de ta’zir cezası uygulamak gerekir.”
Yine aynı soruya Allame Burhaneddin el Ebnasi aynı şekilde cevap vermiştir. Onun cevabında şu ifadeler de vardır;
“Hal sahibi kimse bu halin te’siri altında mağlubdur. Bu durumu inkar eden ise öylesi vecd lezzetini tadmaktan, o safa halini yudumlamaktan mahrumdur. Bunların cümlesinde selamet (en doğru tutum); o zatların hallerini anlayıp, teslim olmaktır.”
Bazı Hanefi ve Maliki uleması da aynı şekilde cevab vermişler ve hepsi de bu suale birbirine muvafık cevaplar yazmışlar, muhalefet etmemişlerdir.
Ben derim ki; Allah’ı ayakta zikretmek nasıl inkar edilebilir? Allah Teala buyurur ki; “Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzere yatarken Allah’ı zikrederler.” (Âli İmran 191)
Aişe radıyallahu anha der ki;
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah’ı zikretmediği bir an yoktu."
Vecd ve şuhud zevkiyle raks ve benzeri şekilde ayakta zikir inkar edilemez. Nitekim Ca’fer bin Ebi Talib radıyallahu anh’ın raksettiği hadiste varid olmuştur;
“Ca’fer bin Ebi Talib radıyallahu anh, Nebi aleyhisselam’ın kendisine “Ahlakın benim ahlakıma benziyor” buyurması üzerine bu hitabın lezzeti ile raks etmiştir. Bunu Nebi aleyhissalatu vesselam nehy etmemiştir."
İşte sufilerin vecde ulaştıkları zaman raks etmesinin aslı budur.
Zikir meclislerinde raks ve sema’nın (dönmenin) sahih olduğu İmam İzzeddin Bin Abdisselam ve büyük imamlardan bir cemaatten nakledilmiştir."
Kaynak: (İMÂM-I SUYÛTÎ, EL-HÂVÎ Lİ'L-FETÂVÂ, sf. 640)
Yine İmam Suyuti (rahimehullah), şöyle dedi:
"Semaya gelince, şayet aletler eşliğinde yapılmazsa, bizim mezhebimize göre haram değildir. Bunda inkar edilecek bir durum yoktur. Her asırda her mezhepden imamlar sema'da hazır bulunmuşlardır." (İMAM-I SUYUTİ, TEYİDÜ'L-HAKİKA, VR 82)
Hadis-i Şerif hafızı İbni Hacer El-Askalani (rahimehullah) şöyle dedi:
“Vecdin galebe çalmasından dolayı aşırı sevgi, hayâyı ve vakarı giderir. Kendisinde vecd bulunan kimse, sevgisini gizleyemez. Bunların yaşadıkları haller reddedilmez, mazeretlerini kabul etmek gerekir. Aşk ve sevgiden dolayı sâfî sûfîlerin makamlarına yakışmayan iradesiz hareketleri olabilir. Hallerine göre semâ anında -müzikten- işittikleri işaretleri anlarlar ve iradelerine hakim olamazlar. Bundan böyle dengesiz raksetmelerinde mazurdurlar.” (İBNİ HACER EL-ASKALANİ, FETH'UL-BARİ, CİLD; 9, SAYFA; 563)
Konu hakkında Hüccetü'l İslam İmam-ı Gazali (rahimehullah) şöyle der:
“Raks, bir sevinme ve sevinçten doğar. Raksın hükmü ise onu tahrik eden sebebe göre hüküm alır. Eğer rakseden adamı şevke getiren meşru ve ulvî bir duygu ise, onun raksı o sevgiyi arttırdığı için güzeldir. Şayet mübah ise, raksı da mübahtır. Eğer meşru olmayan, harama vasıta olan bir şeye sevinmişse, raksı meşru değildir.” (HÜCCETÜ'L İSLAM İMAM-I GAZALİ, İHYA'U ULUMUDDİN, CİLD; 3, SAYFA; 300)
Hazreti Mevlana Celaleddin Rum-i (rahmetullahi aleyh) ise, semâın, hak âşıklarının gıdası olduğunu, onda canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunduğunu söyler. Ve semâın manevî hal sahibi olanların gönülleri için bir döşek olduğunu belirtir.
(MEVLANA CELALEDDİN RUM-İ, MESNEVİ ŞERİF-İ NAHİFİ TERCÜMESİ, CİLD; 1, SAYFA; 2)