MUCİZELERİ VE KADERİ İNKAR EDEN BİR İMAMIN ARKASINDA NAMAZ KILINIR MI?

MUCİZELERİ VE KADERİ İNKAR EDEN BİR İMAMIN ARKASINDA NAMAZ KILINIR MI?

MUCİZELERİ VE KADERİ İNKAR EDEN BİR İMAMIN ARKASINDA NAMAZ KILINIR MI?

Soru: Selamü aleyküm hocam, bir sorum olacaktı. Peşinde namaz kıldığım bir imam, 'Ben mucizelere inanmam, yok ay ikiye yarılmış falan filan!' dedi. Ben de 'ya hocam olur mu böyle şey. İsra, Miraç olayı var, Kur’an’da geçiyor' dedim ve elini Kur’ân’ın üstüne koyarak, 'Ben Kuran'dan başka mucize tanımam(!)' dedi.
Kader konusunda da tartışmamız oldu ve imanın şartları arasında kader olmadığını savundu. Bu imamın peşinde namaz kılınır mı? Kılmak zorunda kalırsak tazeleyelim mi? Saygılar, Allah'a emanet olunuz.
 
Cevap: Ve aleyküm selam ve rahmetullah
 
Mezhepsiz bir adama rastgelmişsiniz. Peygambersiz Müslümanlardan(!)
Öncelikle bilmeliyiz ki, imanın altı şartından biri olan kaderi inkar eden ya da Kur’an’da geçen mucizelerden sadece birini bile kabul etmeyen kişi, İslam dininden çıkar. Şehadet ve tövbeden sonra, eğer evliyse nikahını tazelemelidir.
 
Bu çakma imam, 'Ben Kur’an’dan başka mucize tanımam(!)' derken, o övdüğü Kur’ân’ın içindeki ayetlerin bir kısmını da inkar etmiş oldu!
"...Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası, dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." hükmü, bu gibi yarım imanlı(!) adamların durumunu bildiriyor. (Bakara 85)
 
Fetvaya gelince;
Namazınızı bu hocanın peşinde kılmadan önce, bozuk itikadını biliyorduysanız, iade lazımdır.
Yok, eğer bu sapıkça fantezilerini sonradan öğrendiyseniz, iade lazım değildir...
 
Bu gibi din tahrifçisi, Peygamber düşmanı imamlara şahit olduğunuzda, ismini ve vazifeli olduğu camiyi Diyanet İşlerine mail, fax ya da telefon yoluyla bildirin. Umuyorum ki, Ehli Sünnet itikadında olan Diyanetimiz, içlerindeki bu çürük elmaları temizleme erdemini gösterecektir...
 
Şimdi geçelim, 14 asırdır nakledilen Mucize ve Kader hakkındaki delillerimize:
'Peygamberin Kur’an’dan başka mucizesi yoktur(!)' diyen hadis inkarcılarının, inkar ettiği ayetlere ve hadislere bakalım;
 
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: 'eskiden beri devam ede gelen bir sihirdir' derler.” (Kamer 1-2)
 
Görüldüğü üzere, ayeti kerimenin başı, açıkça ayın ikiye bölündüğünü beyan ediyor. Hemen devamında ise, kafirlerin, bu gibi gördükleri her mucizeden sonra, 'bu bir sihirdir' yaftası yapıştırıp, iman etmekten kaçtıklarını haber veriyor.
 
Her ne kadar ayet, ayın ondördü gibi sarih olsa da, biz yine de meşhur Elmalılı tefsirinden bir nakil yapalım:
 
1-2. Saat yaklaştı, mü’minlere sevabın, kâfirlere cezanın vaad edildiği kıyamet vakti günden güne yaklaşmaktadır. Hazırlanmak gerekir. Ve ay yarıldı. Peygamber aleyhisselam’ın en parlak mucizelerinden olan ayın yarılması mucizesi meydana geldi. Sahabe, Tâbiîn ve Müteahhirîn (daha sonraki dönemde yaşayanlar)'dan bilinen tefsircilerin hepsi, âyetin bu mucizeyi haber verdiğinde ittifak etmişlerdir. Haber meşhurdur, sahabeden bir hayli kimse rivayet etmiştir. Bunlar arasında Hz. Ali, İbnü Mes'ud, İbnü Abbas, Huzeyfe, Enes, Cübeyr b. Mut'im, İbnü Ömer ve daha başkalarını sayabiliriz. Gerçi İbnü Abbas ve Enes gibi bazıları bu olaya bizzat şahid olmamışlardır. Zira İbnü Abbas henüz dünyaya gelmemişti, Enes de Medine'de o sıralarda dört beş yaşlarında bulunuyordu. Fakat âyetin tefsirinde, olayı sahih olarak rivayet etmişlerdir. İbni Mes'ud, Cübeyr b. Mut'îm ise, bizzat şahid olarak rivayet edenlerdendir.
 
Buharî İbnü Mes'ud'dan şu rivâyetleri nakleder:
1) "Resulullah aleyhisselam'ın devrinde ay iki parçaya ayrıldı. Bir parça dağın üstünde, bir parça da dağın ardında idi. Resulullah: "Şahid olun" buyurdu.
2) "Ay yarıldı, biz peygamberle beraberdik, iki parça oldu, bize “şahid olun, şahid olun” buyurdu."
Buharî'de, İbnü Abbas'tan yapılan bir nakil de şöyledir: "Peygamberin zamanında ay ikiye ayrıldı."
Enes'ten de bir rivayet vardır; "Mekke halkı, kendilerine bir âyet gösterilmesini istediler. Peygamber de ayın yarılması mucizesini gösterdi, ay iki parçaya ayrıldı."
 
Müslim'in ise İbnü Mes'ud'dan yaptığı rivâyetler şöyledir:
1) "Resulullah'ın sözüyle ay iki parçaya bölündü. Resulullah: "Şahid olun" buyurdu."
2) "Biz Resulullah ile Mina'da bulunduğumuz sırada idi, ay ikiye ayrıldı. Bir parçası dağın arkasında, bir parçası da beri tarafında idi. Resulullah bize: "Şahid olun" buyurdu.
3) "Resulullah'ın sözüyle ay iki kısma ayrıldı. Bir kısmını dağ örttü, bir kısmı da dağın üstünde idi. Resulullah "Allah'ım şahid ol" dedi. İbnü Ebî Adi rivâyetinde ise, "şahid olun, şahid olun" dediği nakledilir."
Buharî'nin yaptığı gibi, Tirmizi de İbnü Mes'ud'dan şu hadisleri nakleder:
 
"Biz Resulullah ile beraber Mina'daydık. Ay, iki parçaya bölündü. Bir parçası, dağın ötesinde, bir parçası da berisinde idi. Resulullah bize "şahid olun" dedi."
Tirmizî, Cübeyr b. Mutim'den de şu nakilde bulunur: "Peygamber'in sözüyle ay yarıldı, hatta iki parça oldu. Biri şu dağın üstünde, diğeri de şu dağın üstünde idi. Bunun üzerine, "Muhammed bizi büyüledi." dediler. Bir kısmı da, "Eğer bizi büyüledi ise, herkesi de büyüleyemez ya!" dediler.
 
İSRA VE MİRAC
 
Ayın ikiye bölünmesi mucizesinden sonra, şimdi de yine Kur’an’dan inkar ettikleri bir başka mucizeye bakalım:
 
“Kulunu (Muhammed’i), ona âyetlerini göstermek üzere, bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şânı ne yücedir…” (İsrâ 1)
 
Kıymetli Peygamberimiz (övgüler ve selam üstüne olsun!), ilâhî emir üzerine Cebrail (aleyhisselam)’ın refakatinde bir gecenin belirli bir kısmında, Mekke-i Mükerremedeki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya süratle götürülmüş; oradan da, yedi kat gökyüzüne yükseltilerek, “sidre-i Müntehâ” ya ve diğer yüce makamlara çıkarılmış; bir çok ilâhî lütuflara mazhar olduktan sonra, tekrar Mekke-i Mükerreme’ye ulaştırılmıştır. Buharî ve Müslim’in sahihlerinde mevcut meşhur bir hadise göre; bu mucize, Hicret’ten bir buçuk yıl önce Receb ayının yirmiyedinci gecesi vuku bulmuştur. İsrâ’nın, ruh ve ceset birlikte tahakkuk ettiğinde icmâ vardır. İsrâ mucizesi, yukarda kaydedilen âyetle sâbit olduğundan, inkâr eden kâfir olur. Miraç hadisesinde de icmâ-ı ümmet varsa da, keyfiyetin de, yani oluş şeklinde ittifak olunmamıştır. Ancak âlimlerin büyük çoğunluğuna göre, Miraç'ta, ruh ve ceset birlikte ve uyanık olarak tahakkuk etmiştir.
 
“Mirac gecesi Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın olduğunu gördüm.” (Tirmizi)
 
“İsra gecesi [Miraca çıkınca] Cennetin kapısı üzerinde “Sadakanın on, ödünç vermenin sevabı onsekiz mislidir” yazılmış olduğunu gördüm.” (Beyhaki)
 
Bu konudaki hadis-i şerifler, burada aktaramayacağım kadar çoktur...
 
KADER VE ALIN YAZISI
 
Şimdi de kaderi ve alın yazısını inkar eden bir adamın, hangi ayet ve hadisleri inkar etmiş olduğuna bakalım;
 
"Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın..." (Hadîd 22)
Rabbimiz, bu ayetinde, başa gelecek olan bir musibetin, daha oluşmadan önce bir kitapta (Levh-i mahfuz) yazılı olduğunu beyan ediyor ki, buna 'kader' denir.
 
 "De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez..." (Tevbe 51)
İyilik ya da kötülük, bize gelecek her ne varsa, bu muhakkak, Allah'ın bizim için yazdığından başkası olamaz ki buna alın yazısı, yani kader denir.  
 
"Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık." Ayeti de konu hakkındaki en açık delillerdendir. (Kamer 49)
 
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayır ve şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe, iman etmiş olmaz." (Tirmizi, Kader 10, 2145.)
 
Ubâde İbnu's-Sâmit radıyallahu anh, oğluna ölümü sırasında demiştir ki: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imanın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zira ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:
"Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi."
"Oğulcuğum, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan şunu da işittim:
"Kim bu inanç dışında olarak ölürse, benden değildir." (Ebu Davud, Sünnet 17, (4700); Tirmizi, Kader 17, (2156)  
 
"Her ümmetin Mecusisi vardır. Bu ümmetin Mecusileri de 'Kader yoktur' diyenlerdir. Onlardan kim ölürse cenazesinde bulunmayın. Kim hasta olursa ziyaret etmeyin. Onlar, Deccal'ın taraftarlarıdır. Allah'ın, bunları Deccal'a kavuşturması haktır." (Ebu Davud, bab: 14, Hadis no: 4692)
 
Ömer bin Hattab, Resulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Siz, kaderi inkar edenlerle oturup kalkmayın ve onlara söz açmayın." (Ebu Davud, bab: 14, Hadis no: 4710)
 
Mucize ve kader hakkındaki bu kadar ayet ve hadisi inkar eden bir adam, güneşin varlığını inkar eden bir adamın akıl mesabesindedir ki, deliler imamlık yapamazlar.
 
Binnetice; delilerin arkalarında kılınan namaz da geçersizdir...