ADEM VE HAVVANIN ÇOCUKLARI KARDEŞ OLDUĞU HALDE NASIL ÜREYEBİLİRLER?

ADEM VE HAVVANIN ÇOCUKLARI KARDEŞ OLDUĞU HALDE NASIL ÜREYEBİLİRLER?

ADEM VE HAVVA'NIN ÇOCUKLARI KARDEŞ OLDUĞU HALDE NASIL ÜREYEBİLİRLER?

Soru: Adem ve Havva dan olan çocuklar kardeş olduklarından nasıl olur da üreyebilirler? Kardeşim lisede felsefe öğretmeni inançsızmış kafasını bu tür sorularla karıştırıyor yeterince açıklayamadım. Teşekkürler

Cevap: Selamü aleyküm

“Sizin her biriniz için, Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.” (Mâide 48)

Allah Teala, ikinci insan olan Havva anamızı, Adem aleyhisselam'ın kaburga kemiğinden yaratmış ve ona eş kılmıştır.

Bu durumu şu ayetten öğreniyoruz:

"Ey insanlar, sizi bir nefisten yaratan, ondan da zevcesini (Havva'yı) yaratan Rabbinizden korkun. Sonra da, o ikisinden çok sayıda erkek ve kadınlar yarattı." (Nisâ 1)

* İnsanlar, Hz. Âdem’le Hz. Havva’dan doğarak çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu.
Habil’le beraber doğan kız çirkin, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Bu durumda Hz. Âdem, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi. (Taberi, İbn Kesir, Razî, Maide, 5/27. ayetin tefsiri)
 
Hz. Âdem buna müsaade etmedi ve meseleyi Allah’a havale etti. Cenab-ı Hakk'tan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul edilirse Kabil’in bacısının ona ait olacağını söyledi.
Bunun üzerine Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyunu kurban olarak takdim etti. Gökten inen bir ateş Habil’in kurbanını aldı, Kabil’inki olduğu yerde kaldı. Bu durumda Habil haklı çıkmış ve kızı almaya hak kazanmıştı. Fakat Kabil iyice çileden çıkmıştı. Bu hâdise Kur’ân’da şöyle anlatılır:
 
“Onlara Âdem’in iki oğluna dair haberi hak ile oku. Onlar birer kurban takdim ettiklerinde, birisinin kurbanı kabul olunmuş, diğeri kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan diğerine, ‘Ben seni öldüreceğim.’ dedi. O da, ‘Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder.’ diye cevap verdi."
 
“Habil şöyle devam etti: ‘Eğer sen öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki, sen benim günahımı yüklenesin de, cehennem ateşinin ehlinden olasın. Bu da zalimlerin cezasıdır.' "
 
“Sonra nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay ve hoş gösterdi; o da kardeşini öldürüp hüsrana uğrayanlardan oldu. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için, ona, yeri eşeleyen bir kargayı gönderdi. Kabil, ‘Yazıklar olsun bana!’ dedi. ‘Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!’ Artık o yaptığına pişmanlık duyanlardan olmuştu.” (Mâide 27-31)
 
Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmelerinin dindeki yerine gelince; Hz. Âdem (as)’den Peygamber Efendimize (asm) gelinceye kadar bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır.
Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve dünyaya ait işlerde Hz. Âdem’den Peygamberimize kadar her devrin icaplarına, insanların ihtiyaçlarına göre bazı hükümler değişerek gelmiştir. Cenab-ı Hak her devrin insanının yaşayışını ve menfaatini gözeterek her ümmete ayrı bir şeriat göndermiştir. Mâide Sûresinin 48. âyetinde bu hususta, “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.” buyurulur.
 
Meselâ, Yahudiler ancak havralarda, sinagoglarda, Hristiyanlar sadece kiliselerde ibadet edebilirlerken, biz Müslümanlar her yerde namaz kılabiliyoruz. Yine sığır ve koyun gibi hayvanların iç yağları Hz. Musa (as)’ın şeriatında haramken, bizim dinimizde helâldir.
 
Hz. Âdem (as) ise ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve bir şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu. Bu âdet bir süre devam etti, fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da kalkmış oldu.
 
Allah, nasıl ki Hz Adem'in eğe kemiğinden Hz Havva'yı O'na eş olarak yarattıysa, değişik seferde doğan bu kardeşleri de birbirine yabancı suretinde yaratabilir. Daha sonra ise insan nesli çoğaldı ve Allah bundan sonra farklı ikizlerden de olsa kardeş evlenmesini yasakladı.
 
Bunun helal olması ise temelde Allah'ın emriyle alakalıdır. Çünkü bir işin kötü olması Allah'ın yasaklamasından dolayı, iyi olması da emretmesinden ya da serbest bırakmasından dolayıdır. Yani Allah emreder güzel olur, Allah yasak eder kötü olur. Esas olan da budur.
 
“İşte böyle; Allah dilediğini yapar.” (Âl-i İmrân 40)
 
* Alıntı Başlangıcı - Sorularla İslamiyet