İHRAMCIZADE İSMAİL EFENDİ BİRÇOK SÖZÜNDE YOK OLUN DİYOR YOK OLMAK NE DEMEKTİR?

İHRAMCIZADE İSMAİL EFENDİ BİRÇOK SÖZÜNDE YOK OLUN DİYOR YOK OLMAK NE DEMEKTİR?

İHRAMCIZADE İSMAİL EFENDİ, BİRÇOK SÖZÜNDE "YOK OLUN" DİYOR. YOK OLMAK NE DEMEKTİR?

Soru: Selamun aleykum hocam, İsmail Hakkı efendi hazretleri çoğu sözünde yok olun diyor. Ben anlamadım. "yok olun, var olun." diyor. Anlatırsanız makbul olacak.
“Yok olun. Yok olursanız Allah Teâlâ var olur.”
“Yok olunur, var olunur.”
“Yok olmayan var olmaz. Taş atsan, vursan, bana değmez.”
Anlam veremediğim üstadın sözleri. Değerli cevabınızı merakla bekliyorum.

Cevap: Ve aleyküm selam

Yokluk, kıyamet koptuğu anda gerçekleşecek olan kaçınılmaz sondur. O dehşetli gün, Sûr'a üfürüldüğünde, büyük melekler de dahil hiçbir canlı ve cansız, hayatta kalmaz.

Üstadımın bahsettiği yokluk, küçük kıyamet olan ölüm ve büyük kıyamet olan yokluk günü gelmeden önce; enaniyet, benlik ve sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerin tamamı demek olan 'varlık' duygularından sıyrılmak anlamına gelir.

Allah Teala, kibirliye Zâtıyla düşmandır.
İblis'i ebediyyen rahmetinden kovmasının sebebi, kibirlenip varlık göstermesi ve enaniyetle bizden üstün olduğunu iddia etmesidir.
 
Adem aleyhisselam'ı affetmesinin ve Peygamberliğe yükseltmesinin sebebi ise, yokluk göstermesi, aciz ve hatalı olduğunu kabul etmesi ve bir mahfiyat ve gözyaşları ile istiğfar ve tövbe etmesidir.
 
Mevzu buraya gelmişken, herşeyin yok olacağı ve tek olarak O'nun kalacağı anı da hatırlayalım:
 
Ebû Ya’la el-Mavsıli’nin "Müsned" adlı hadis kitabında Ebû Hüreyre’den nakledilen bir hadis-i şerif, Sûr’u açıklar:
 
Ebû Hüreyre der ki: "Birgün Peygamber (aleyhisselatü vesselam) bizimle oturuyor sohbet ediyordu. Etrafında sahabelerden büyük bir topluluk vardı. Bize şöyle dedi: "Yüce Allah gökleri yarattıktan sonra, Sur’u yarattı. Ve onu İsrâfil (aleyhisselam)’a verdi. İsrâfil ağzını Sur’a dayamış ve gözlerini de Arş’a dikmiştir. Sur’a üfürmesi için verilen emri beklemektedir." Ebû Hüreyre diyor ki; ben, "Ey Allah’ın Rasûlü, Sur nedir?" diye sordum. O da, "Boynuza benzeyen bir alettir." diye cevap verdi. Ben yine, "O nasıl bir şeydir?" diye sordum. O da, "O, çok büyük bir şeydir. Beni hakkı tebliğ etmek üzere gönderen Yüce Allah’a yemin olsun ki, yerler ve gökler onun yanında küçük kalır. Hepsi onun içine sığabilir." diye cevap verdi." (Ebu Ya'la / Müsned)
 
Peygamberimiz, daha sonra kıyâmet ve Sur konusunda özetle şu bilgileri verdi:
 
"Bütün canlılar öldükten sonra ölüm meleği Azrâil, Allah’ın huzuruna çıkar ve Ey Allah’ım, yaşamasını dilediğin kimselerden başka, yerde ve gökte canlı olarak yarayan bütün varlıklar öldü, der. Allah ise, geride kalanları herkesten daha iyi bildiği halde, ölüm meleğine "Geride canlı kalan kimse var mıdır?" diye sorar. Azrâil, Ey Allah’ım, ölmeyen ve daima diri olan Zât-ı Celâlin kaldı. Sen bâkisin ve dirisin. Bir de kalmasını dilediğin Arş’ı ayakta tutan melekler, Cebrâil, Mikâil ve ben kaldım" cevabını verir. Daha sonra Allah’ın emriyle geride kalan melekler de ölür, Azrâil’e dönen Yüce Allah, Ey meleğim, sen de diğer yaratıklarım gibisin. Bütün yaratıklarım öldü, sana ihtiyaç kalmadı. Yaratan ve öldüren benim. Artık sen de öl" buyurur ve Azrâil de ölür. Sonra Yüce Allah, "Bugün mülk kimindir?" diye seslenecek ama cevap verecek hiç bir canlı olmayacak; cevabı Allah kendisi verecektir. "Bugün mülk, tek ve her şeye gücü yeten Allah’ındır?" (Mü'min 16)
 
"Ve Sûra üflenmiştir. Göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır. Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Sonra ona bir daha üflenmiştir. Bu defa da hep onlar kalkmışlar bakıyorlardır." (Zümer 68)