ÇARŞAF GİYMEK HAKKINDA HADİS VAR MIDIR?

ÇARŞAF GİYMEK HAKKINDA HADİS VAR MIDIR?

ÇARŞAF GİYMEK HAKKINDA HADİS VAR MIDIR?

Soru: Hocam bayanların tesettüründe çarşaf giyilmesi ile ilgili hadis varmıdır?

Cevap: Selamü aleyküm

İslamiyette örtünün emri sabittir. Kadınlar evlerinden dışarı çıktığında üzerlerine bir dış elbise giymek zorundadırlar. Bu elbiseye Kur'an'da cilbap denilir. Çarşaf giymek, bu emri azimet noktasında en güvenli olarak yerine getirmek demektir.
Ancak, tesettür illa çarşaf olmak zorundadır demek yanlış bir hüküm olur.
Zira alimler, bol olması kaydıyla; ferace, pardesü ve şalvar giymenin de örfen caiz olduğunu bildirmişlerdir.
 
İlgili emir, şu ayeti kerime ile sabit olmuştur:
 
“Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanınıp eza edilmemelerine daha uygundur. Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.” (Ahzab 59)
 
Ayet, doğrudan Peygamberimizin zevcelerine, kızlarına ve arkasından bütün mü'mine kadınlara cilbab giymelerini emretmiştir. Cilbab ise, kadını tepeden tırnağa örten ve elbisenin üzerine giyilen dış örtü olarak tarif edilmiştir. Bunun anlamı ise, çarşaf ya da çarşaf benzeri bir dış örtüyü elbiselerinin üzerine giymeleri bütün mümine hanımlar için bir farzdır.
 
Ayetin bu açık emri gereği, başta Peygamber hanımları olmak üzere, bütün hanım sahabeler siyah örtülere bürünmüşlerdir.
 
Peygamberimizin pâk zevcelerinden, müminlerin annesi Hz. Aişe validemiz (radiyallahü anha) bunu şöyle anlatır:
 
"Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Cilbab ayeti indiği zaman mırtılarını (mırtı bir çeşit kumaştır) yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah (aleyhisselatü vesselam) arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi idi." (Elmalı'lı: c.6 - s.338)
 
Aynı mânada, yine Peygamber (aleyhisselatü vesselam)’ın zevcelerinden Ümmü Seleme (radiyallahü anha) şöyle demiştir:
 
“Bu âyetin nüzulünden sonra ensarî kadınları siyah çarşaflara büründüler. Sanki hepsinin başına birer karga konmuştu.” (Cessas, C. 3. S. 372.)