NETWORK MARKETİNG SİSTEMİ CAİZ Mİ?
Soru: Hocam network marketing diye bir sistem var belki duymuşdunuzdur. Nette caiz olup olmadığını araştırdım fatih kalender hoca caiz olmadığını söylüyor.
Ama bir şirket var, ezher üniversitesinden helaldir sertifikası almış. Baştan çokta araştırmadan girdim bu işe. Ama şu an içimde bir huzursuzluk var. Network marketing sistemi caiz midir? Ya da şöyle sorayım bu sektörde doğru olarak bu işi yürüten bir şirket olma ihtimali yok mudur? Caiz değil ise, sektör olarak komple bir şekilde mi caiz değildir.
Sektör içinde sağlam şirket olamaz mı? Caiz değildir demek haram ile eş değer midir? Ayet ve hadis ile haramlığı belli olmayan bir konuda nasıl hareket etmeliyiz?
Hocalarımız kıyas yoluyla caiz olmadığını söylüyorlar. Bu konuda nasıl hareket edilmeli.
Benim en çok korktuğum mevzu ise şu:
Bu işe bir ürün alıp giriyorsun. Ücretsiz eğitim var. Eğitimin ilk aşamasını tamamlayıp kişi davet ediyorsun ve o kişilerde aynı şekilde eğitim alıp eğitim veriyor yani sektör üzerine bir eğitim bu. Tanıtım yapabilmek için alıyorsun bu eğitimi. Bu şekilde sistematik bir düzen var. Kişi sayısı katlandıkça kazançta katlanıyor. Tanıtım aşamasında bir yer var ki bu işin hem yasal hemde helal olduğunu söylüyorsun.
Şimdi: Hocalarımızın haramlığı ayet ve hadis ile belli olmayan bir konuda kıyas yoluyla caiz olmadığını söylediği bir işi yapmaya devam etsem ve bu işe helal desem bu küfür olur mu olmaz mı?
Geçim sıkıntısından kaynaklanan sebeplerden ötürü insanlar böyle işlere çok kayıyor. Ama içim rahat değil. Dünya rahatlığı için ahiret saadetimi riske atamam hocam. Bu kardeşinizi aydınlatır mısınız?
Cevap: Allah Teala, biz insan ırkına, alış-verişi helal, faiz ve haksız kazancı ise haram kılmıştır.
"Allah alış-verişi helal, faizi ise haram kılmıştır" ayeti bunun bir delilidir. (Bakara 275)
Bahsi geçen bu piramit sistemi, ya da saadet zinciri sistemi, diğerlerinden daha masum görünüyor.
Ancak bu fikir, hayatını İslam'a endekslememiş bir gayrimüslimden çıktığı için, yine yolda büyük mayınlar mevcut.
Şimdi İslâm dininin, ticaret kanunlarında şart koştuğu maddelerden bahsedelim:
1) Bir defa alıcı kişi hangi malı aldığını bilecek, sonra satılan mal ortada olacak. Resulullah (aleyhisselatü vesselam) hadislerde, "yeden bi yedin" (elden ele) tabirini kullanıyor.
Oysa bu zincir sisteminde ortada satılan bir mal yok. Üretime ve insanlığın faydasına dair birşey yok. Sadece reklamını yapacağın ve gezdiğin yerlerle insanları şevklendireceğin bir site alıyorsun.
2) Bu ticaretten alıcı da satıcı da razı olacak, alışverişte gizem olmayacak, yalan olmayacak, eksik anlatma, kusur gizleme olmayacak.
Bu ticarette ise alınan nesne belirsiz, daha da önemlisi 'sistemden çıkmak isteyen hiçbir şey alamıyor!'
Bu da demektir ki, aldığı bir şey yok, işlem göstermelik.
200 TL'ye alınan bir domaini, 1000 dolar gibi fahiş bir fiyata satmak da var ki, bu da 'aldatmak' demektir.
Resulullah (aleyhisselatü vesselam), ıslak pirinçleri çuvalın altına, kuru pirinç tanelerini çuvalın üstüne koyan esnafa şöyle buyurdu:
"Aldatan bizden değildir!"
Bu sistemdeki kuru pirinç taneleri, yüksek gelirlerin sana geldiği, müreffeh ve tatil dolu bir yaşam hayali. Sahte cennet...
3) Kul Hakkı Uçurumu:
Bu piramitteki ıslak pirinç taneleri ise, çuvalın altında gizlenen taraflar. Sisteme katılan hayalperestlerin birçoğu, büyük bi hayal kırıklığıyla sistemden ayrılıyor ve ödedikleri 1000 doları geri alamıyorlar.
Yüksek beklenti içinde girdikleri bu yolda, psikolojik bir özgüven sıkıntısıyla yoldan ayrılıyorlar ve bu tahribatla yeni ticari hamleler yapmak istemiyor ve kabuğunda kalıyorlar.
"Şerre sebep olan, şerri işleyen gibidir." hadisine binaen, bu kişilerin bu yola girmelerine vesile olanlar, onların paralarıyla para kazanmış oluyor ve bilmeden onların haklarına girmiş oluyorlar.
Büyük Hanefi fakihlerinden İbni Abidin şöyle der:
"Ahirette, yarım gümüş para karşılığı alacağı olan, borçlusundan 700 rekat cemaatle kılınmış namazın sevabını alacaktır."
4) Yüksek Şüphe Uçurumu:
Fıkıhta bir kaide vardır: "Şüphesi fazla olan işlerde, alış-veriş fasid (bozulmuş) olur."
Efendimiz aleyhisselam ise konu hakkında şöyle buyurur:
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de ırzını da muhafaza etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır." (Buhari, Müslim)
Sonuç olarak, bu delillerin eşliğinde, bütün kardeşlerime, bu derin uçurumun yamacında bisiklet sürmemelerini tavsiye ediyorum...