Şefaat Var Mı, Yok Mu? Kur'an'a Ve Peygamberine Soralım...
Şefaat Var Mı, Yok Mu? Kur'an'a Ve Peygamberine Soralım...
Şefaat Var Mı, Yok Mu? Kur'an'a Ve Peygamberine Soralım...
Bâtılın sesinin hoperlörle verildiği ve yüksek çıkarıldığı günümüzde, hak yoldan ayrılıp hevâlarına tâbi olan bid'at ehli mezhepsizlerin inkar ettiği Kur'ani hakikatlerden birisi de 'Şefaat' kavramıdır.
Bu tür kutup ayıları, geçmişten beri yapageldikleri kokuşmuş bir yöntem olarak, kafirlerle alakalı şefaat ayetlerini alıyorlar ve bu ayetleri iman etmiş olan Müslümanların üzerine monte ederek, şefaatin varlığına delil teşkil eden onlarca ayet ve hadisi inkar edip yok sayma cür'etini gösterebiliyorlar.
İslamiyette, amel bölünebilir, ancak iman bölünemez! Her Müslüman, akâidle alakalı maddelerin tamamına istisnasız olarak inanmak zorundadır. Bu maddelerden birini bile inkar etmek, kişiyi ebedi olarak Cehennemde tutmaya yetecektir.
Ehli Sünnet uleması, büyük günah işleyenleri bile tekfir etmemişlerdir.
Ancak aynı alimler, Kur’an’ın bir tek ayetini bile inkar edenin kafir olduğunda icmâ etmişlerdir.
Bugün de, bu ilimlerden ve alimlerden mahrum kalmış olan cahil Müslümanların en çok inkar ettiği ayetlerin başında, şefaatle alakalı olan ayetler gelmektedir.
Tarihte görülmüş ve bâtıl bataklığına gömülmüş olan her sapık fırka gibi, günümüzdeki modernistler, hadis inkarcıları ve mezhepsizler de, şefaati inkar ederken bazı ayetlere dayandıklarını(!) iddia etmişler ve kendi sorunlu inanışlarını Kur’ân’a söyletmeye çalışmışlardır.
Şimdi bu Şefaati inkar edenlerin, inkara delil olarak aldıkları ayetlere bakalım:
“Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım da görülmeyeceği bir günden kendinizi koruyun.” (Bakara 48)
Nesefi'nin, Ruhu’l Beyan tefsirinde zikredildiğine göre Yahudiler: “Biz İbrahim ve İshak'ın torunlarıyız. Bu sebeple Allah’ü Teala, onların bizim hakkımızdaki şefaatlerini kabul eder.” dediklerinde, onların bu iddialarına karşı bu ayeti celile geldi ve hak din İslam’a girmedikleri takdirde haklarındaki hiçbir şefaatin kabul olmayacağını bildirmiştir.
Yani kafire şefaat yok! Siz, İslam’a inanmıyorsunuz! Son şeriata ve son Peygamberine inanmadığınız ve tâbi olmadığınızda da, geçmişteki hiçbir Peygamberin şefaati sizi azaptan kurtarmaya yetmeyecektir.
Sözde delil aldıkları bir başka ayete bakalım gelin:
“Sizi Sekar’a sokan şey nedir? Dediler ki, ‘Biz namaz kılanlardan değildik! Yoksulu da yedirmezdik. (Allah’ın ayetlerini inkara) girişenlerle birlikte biz de dalmaktaydık. Ceza gününü de yalan saymaktaydık. Ta ki o kesin gerçek bize geldi!’ Artık şefaatçilerin şefaati fayda vermeyecektir.” (Müdessir 42-48)
İlimsiz ve mealci Müslüman, tam bu ayetleri okurken son kısmı cımbızla çekiyor ve bir müçtehid edasıyla hükmü yapıştırıyor: '
Bakın! Şefaat diye birşey yok!'
Ve bu dalaletiyle, bir çırpıda şefaati delillendiren onlarca ayeti ve hadisi inkar etmiş olup dinden çıkıyor…
'(Allah’ın ayetlerini inkara) girişenlerle birlikte biz de dalmaktaydık. Ceza gününü de yalan saymaktaydık.' diyor ayette bahsi geçen adamlar. Ayetlerle alay edenler ve hesap gününü yalanlayanlar Müslüman olabilir mi? Müslüman olmayana şefaat edilebilir mi?
Görüldüğü üzere bu gibi ayetler hep, İslam’a inanmayan kafirlerin şefaat ve yardım göremeyeceğini delillendiriyor. Kur'an'ı Ehli sünnet alimleriyle okumazsanız, böyle sapmalara çok yerde şahit olursunuz elbet!
KUR'AN'DA ŞEFAATİN DELİLLERİ
Yevme izin lâ tenfauş şefâ'atu illâ men ezine lehur rahmânü ve radıye lehû kavlâ
"O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez." (Tâhâ 109)
Allah Teala, bu hükmünde, hesap günü sözünden hoşnut olduğu ve şefaate izin vereceği birilerinin olduğunu beyan ediyor.
“O’nun izni olmadıktan sonra, hiçbir şefaatçi şefaat edemez.” hükmünde ise, kendisinden izinsiz ve bağımsız olarak hiçbir hatır sahibinin kimseye aracı olamayacağı hakikatini mühürlüyor. (Yunus 3)
“Rahman’ın huzurunda söz almış olanlar dışında, hiç kimse şefaat edemeyecektir.” haberinde ise, o gün huzurunda bazılarını hatır ve söz sahibi yapacağını müjdeliyor. (Meryem 87)
Bir başka ayette de, “Onlar Allah’ın razı olduklarından başkasına şefaat etmezler.” buyurarak, amellerinden razı olmadığı kullarına şefaat edecek kimse çıkmayacağını bildiriyor. (Enbiya 28)
Yine, her gün okuduğumuz Âyet’el Kürsî’de Mevla Teala:
“Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznih...” - “O’nun izni olmadan şefaat edecek olan kimdir?” buyurmaktadır.
Günde 5 vakit kıldığımız namazın ardından okuduğumuz Kur'an'ın bu en kıymetli ayeti de, ahirette şefaatin var olduğuna bir delildir. Çünkü bir şeyin izne bağlanmış olması, izin verilmesi halinde o şeyin mümkün olduğunu gösterir.
Bunu bir temsille yakınlaştırayım:
Hafta arası tüm işçiler çalışır. Ancak patronun izin vermesi halinde birkaç işçi tatile çıkabilir. Bu izin, o iş yerinde tatile çıkmanın var olduğunun bir delilidir.
Şefaati inkar eden mezhepsizler, bundan böyle Âyet'el Kürsî okumayı da bıraksınlar!
Hükmüne inanmadıkları bir ayeti neden okuyorlar ki?
“Göklerde nice melek vardır ki, Allah, dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe onların şefaati hiçbir işe yaramaz.” ayetinde ise Rabbimiz, meleklerinin dahi izin verdiği kimselere şefaatçi olacağını haber veriyor. (Necm 26)
Bir delil de Yusuf suresinden verelim;
"(Oğulları) dediler ki: Ey babamız! (Allah'tan) bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik."
"(Yakub:) Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi." (Yusuf 97-98)
Soru 1: Yakub aleyhisselam’ın oğulları Allah'tan af dileyemiyorlar mı ki, babalarından, Allah ile aralarında şefaatçi olmasını istiyorlar?
Soru 2: Bu aracılık, yani şefaat imkansız olsa, Allah'ın Peygamberi oğullarını kandırıpta, 'Sizin için Rabbimden af dileyeceğim' der mi hiç!?
Soru 3: Okuduğum bu iki Kur'an ayeti, bize oğullarını aldatan bir Peygamberi mi methediyor(!)? (Hâşâ ve kellâ)
Şefaati delillendiren ayetleri anlattıktan sonra, şimdi de şefaati emreden ayetlere bakalım;
(Parmaklarını gözlerinden çek ey reformist! Güneş çok güzel!)
ŞEFAATİ EMREDEN AYETLER
“O halde onları affet, onlar için istiğfarda bulun.” (Âl-i İmran 159)
“Onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nur 62)
“(Sana gelen kadınların biatlarını kabul et ve) onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine 12)
“Hem kendin hem mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret dile.” (Muhammed 19)
Kafanı kaşımaya başlama hemen! Bu kez tek soru soracağım:
Eğer Şefaat diye bir şey olmasaydı, Allah'ımız, bu kadar ayetle Resûlüne bunu emreder miydi?
ŞEFAATLE ALAKALI HADİS-İ ŞERİFLER
Hadis inkarcıları, her ne kadar hadisleri reddedip Resûlullah ve sahabelerini yalanlasalar da, işlerine gelen hadisleri kullanmaktan da geri durmuyorlar!
Halbuki bu sefih adamlar sünneti inkar ediyor ve Peygamberimizin öğretmenliğini de reddediyorlar.
Sözde şefaatin olmadığına delil olarak öne sürdükleri hadis şudur:
“Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam.” (Buharî, Vesâyâ 11; Tefsir (26) 2; Müslim, İman 348-352.)
Efendimiz (aleyhisselâtü vesselam)’dan, Fatıma anamıza yönelik sadır olan bu sahih haber, şefaatin olmadığını bildirmez; aksine çalışmayana, amel etmeyen ve nefsini Allah'tan satın almayana şefaatin olmadığını beyan eder!
Resulullah'ın, kendi akrabasına, halasına, kızı Fatıma ve eşi Aişe’ye hitaben söylediği buna benzer ifadelerin hikmeti ise; Allah’a karşı bir hüsnü edebin ifadesi olduğu gibi, şımarıklığı önlemek, bazı veli makamındaki yakınlarına güvenenlere ders vermek, kendini şefaat makamında gören ve sağa-sola şefaat dağıtan bazı saf dil kimselerin bu yanlışlarına gönderme yapmak, son sözün Allah’a ait olduğuna işaret etmek ve başkalarına güvenerek ibadette gevşeklik yapmanın sakıncasına dikkat çekmek gibi hakikatleri ders vermeye yöneliktir.
Eğer bu böyle anlaşılmaz ise, şefaatle alakalı yukarıda zikredilen ayetlerin ve aşağıda zikredilecek olan hadislerin tamamı inkar edilmiş olur ki, bu apaçık küfürdür! Kafirlerse ebedi olarak Cehennemdedir!
Şimdi şefaatle alakalı olarak, son Peygamberin beyanlarına geçelim;
PEYGAMBERLERİN ŞEFAATİ
Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Peygamberimize: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (övgüye değer bir makama) yükselteceği ümit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen Makâm-ı Mahmud'dan sual edildi. Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Bu şefaattir!” diye cevap verdi." (Tirmizi, Tefsir 17 nr. 3136; Beyhaki, Şuabü’l-İman, nr. 300)
“Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et' diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte makâm-ı Mahmud budur.” (Buhari, Tefsir 11; zekat 52)
"Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim." (Müslim)
"Her Peygamber, kendi ümmetine şefaat edecektir." (Buhari, Tefsir 18)
"Şefaatime en layık olan, bana en çok salavât okuyandır." (Tirmizi) (Nerde o 'boşuna salavât getirmeyin' diyen ergenler? Mazlumu getirin bana!)
"Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur." (Müslim) (Aman İbni Teymiye duymasın! Ziyarete haram diyor zira!)
KUR’AN’IN ŞEFAATİ
“Kur’an-ı Kerim’i okuyun! Çünkü Kur’an, onu okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, Müsafirun 252)
“Kim Kur’ânı okur, ezberler, helal kıldığı şeyi helal kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse, Allah o kimseyi Cennetine koyar, ayrıca hepsine Cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefaatçi kılar.” (Tirmizi Kur'an 13, nr. 2905)
VELİLERİN ŞEFAATİ
“Ümmetimden bazıları var ki büyük bir cemaate, bazıları vardır ki bir kabileye, bazıları vardır ki bir guruba, bazıları da vardır ki tek bir kişiye şefaat eder ve Cennete girmelerini sağlar.” (Tirmizi, Kıyamet 11)
ŞEHİTLERİN ŞEFAATİ
“Kıyamet günü üç grup şefaat edecektir; Peygamberler, alimler ve şehidler.” (İbni Mace, Zühd 37)
“Şehid, ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder.”(Ebu Davud, cihad 28)
KÜÇÜK YAŞTA ÖLEN ÇOCUĞUN ŞEFAATİ
“Küçük yaşta ölen çocuğa, “Cennete gir” denilir. Fakat o Cennetin kapısında durur, kızgın ve öfkeli bir şekilde beklemeye başlar ve: ‘Annem ile babam yanımda olmadıkça girmem’ der. O zaman meleklere: “Onun anne babasını da onunla birlikte Cennete koyun” denilir." (Müslim, Birr, 154; İbni Mace, Cenaiz, 58; Heysemi, mecmau’z Zevad, nr. 18551)
SALİH MÜSLÜMANLARIN ŞEFAATİ
“Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir. Bir adamın ateşe atılması için emir verilir. Giderken (dünyada) susadığı zaman su vermiş olduğu adama rastlanır, onu tanır ve ona:
‘Benim için şefaat etmeyecek misin?’ der. Adam: ‘Sen kimsin?’ diye sorar. O da: ‘Ben sana falan gün su içirmedim mi?’ diye sorar. Öbürü bunu tanır ve (Allah nezdinde) onun için şefaatte bulunur. Adam da böylece geri çevrilir ve Cennete gider.” (Tirmizi, kıyamet 11)
Şefaatle alakalı bu kadar ayet ve hadisi inkar ederek Allah ve Resûlünün yolunu terkedip nefislerinin hevâsına tâbi olan küçük beyinlere ithafen, söz ustası Öğretmenimizle bitirelim; (Övgüler ve selam üstüne olsun!)
"Vallahi ben, vefatımdan sonra Allah'a şirk koşmanızdan korkmuyorum, fakat nefislerinize uymanızdan korkuyorum." (Buhârî - Tecrîd-i sarîh: 661)
(Not: Bu son hadis, aynı zamanda, ümmeti şirkle itham edip, kanı, malı ve namuslarını helal sayan Necd’li Muhammed ibni Abdülvehhab’a, kendi ağabeyinin yazdığı reddiyesinde kullandığı hadis-i şeriftir.)
“(Resûlüm) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi? Onlar, Rab’lerinin ayetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir." (Kehf 103-105)
İçeriği ve reklamları kişiselleştirmek, sosyal medya özellikleri sunmak ve trafiği analiz etmek için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi kullanımınızla ilgili bilgileri ayrıca sosyal medya, reklamcılık ve analiz iş ortaklarımızla paylaşabiliriz. İş ortaklarımız, bu bilgileri kendilerine sağladığınız veya hizmetlerini kullanırken topladıkları diğer bilgilerle birleştirebilir.