Kandil Düşmanı mısın, Peygamber Düşmanı mı?

Kandil Düşmanı mısın, Peygamber Düşmanı mı?

Kandil Düşmanı mısın, Peygamber Düşmanı mı?

Kandillere karşı mısın?
 
Muhalefet edecek başka bir şey mi bulamadın mı sen?
Künefeye turşu musun?
 
İnsan, kendisini sevdiğine yaklaştıran gecelerden rahatsız olmamalı; bu bir hastalıktır oysa!
 
Gel, senin şu hastalığını teşhis edelim;
 
Sen, benim önemli günlerde nafile oruç tutmamdan niye rahatsız oluyorsun ki?
Çöp torbası gibi salıverdiğin o geniş göbeğinin bunda bir etkisi olabilir mi acaba?
 
Bizim dinimizde, farz olan ibadetler olduğu gibi, nafile ibadetler de vardır biliyorsun!
 
"...Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer..." kutsî haberi sana okunmamış belli ki. Hiç sevemiyorsun Peygamberini! (Buhârî, Rikak 38.)
 
Âlemlerin Efendisine, kandil vesilesiyle daha fazla salavât getirmeme neden öfkeleniyorsun ki? (Övgüler ve selâm seçilmiş olanın üstüne olsun!)
 
"Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin." âyeti sadece bana mı indi derbeder? (Ahzâb 56)
Yoksa sen, ayette geçen 'Ey iman edenler!' hitâbını üzerine almıyor musun?
 
Binlerle mucizeler göstermiş olan o ahlak numûnesine methiyeler dizmemle, şiirler ve ilahiler söylememle niye kuduruyorsun ki?
 
"Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar." hadîsi, o güzelin sözü değil midir? (Deylemî)
 
Seviyorum…
Sevgim de beni söylemeye ve yazmaya itiyor; bu zoruna gitmemeli!
İçkiyi sevsem ve ona bazı kelimeler dizsem, bu zoruna gitmez ama değil mi?
 
Efendimiz aleyhisselam’ı ve dinini çokça metheden şu üç şairinden hangisine daha çok düşmansın merak ettim?
Hassan bin Sâbit mi, Kâ’b bin Züheyr mi, Abdullah bin Revâha mı?
 
Dinlediği ve çok beğendiği bir şiirinden sonra, Peygamberimizin kendisine hırkasını hediye ettiği Kâb'a olan düşmanlığın, diğerlerinden fazla olmalı. (Neden bir şâire hırkasını hediye etti, söyle neden?)
 
Bektâşi gibi âyetlerin bir kısmını alıyorsun, "Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar." deyip susuyorsun! (Şuarâ 224)
 
Ama sonra gelen, "Ancak, iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır..." övgüsünü neden gizliyorsun? (Şuarâ 227)
 
Şu halde, sen kandillere düşman değilsin!
Sen, o Peygamberin kendisine düşmansın!  
 
"(Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." âyeti, en rahatsız olduğun âyet bence... (Enbiyâ 107)
 
MEVLİD KANDİLİ'NİN DELİLLERİ
 
Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer (rahmetullahi aley), mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
 
İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (aleyhisselatü vesselam) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
 
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ (aleyhisselam) ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
 
“Bunun üzerine Peygamberimiz,
"Öyleyse biz Musa’ya sizden daha yakın ve evlâyız" buyurdu.
O günden sonra hem kendisi oruç tuttu hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” (Müslim, Siyam: 127.)
 
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der:
 
“Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi yerinde olur.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ: 190.)
 
Yine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e Pazartesi günü orucu hakkında soruldu. Bunun üzerine o şöyle buyurdu:
 
"O günde doğdum ve o günde bana indirildi (Kur'an âyetleri bana indirilmeye başladı)" (Müslim; hadis no: 1162)
 
Sorum şu ki; Allah'ın Peygamberi (aleyhisselatü vesselam), her hafta kendi doğum gününü nafile bir ibadet ile, oruçla kutluyorsa, ümmeti olan bizler neden O kıymetlinin bize gönderilişini kutlamayalım?
Yine bir başka hadis alimi İmam Suyutî de, konuyla ilgili olarak özetle şunları söylemiştir:
 
“İnsanların Mevlid-i Nebevi için toplanıp Kur’an okumaları, Hz. Peygamber (aleyhisselatü vesselam)’ın veladetiyle ilgili haberleri/menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bid'a-i hasenedir / güzel bir bid'attır. Çünkü bu toplantılarda Hz. Muhammed (aleyhisselatü vesselam)’a karşı büyük bir tazim, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu ise, sahibine büyük bir sevap kazındırır.” (Suyutî, el-Havî li’l-fetavî, 1/272-şamile)
 
Kaldı ki, bu delillerin hiçbiri olmasaydı da, yüzlerce senedir alimiyle, salihiyle ve avamıyla ümmetin tamamının güzel görerek kandil gecelerini kutlaması bile bizim için yeterli bir delil olurdu.
 
Zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
 
“Kim İslâm’da güzel bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel edilirse, onun ve kendinden sonra onunla amel edenlerin ecri(nin bir misli) ona verilir.” (Ahmed (4/357), Müslim (1017), Tirmizî (2675), Nesâî (5/75), İbnu Mâce (203), İbnu Hibbân (3308)
 
Yine Peygamberimiz (aleyhisselatü vesselam) buyurdu:
 
“Müslümânların güzel gördüğü, Allah celle celâlühû katında da güzeldir.” (Ahmed, el-Müsned, mevkûf olarak (3600), Heysemî “bunu Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, el-Kebîr’de rivâyet etmiştir ki, râvîleri güvenilir ve sağlam bulunmuşlardır” demiştir. (Mecmau’z-Zevâid, 1/241, H:832, İlmiye)         
 

İlgili Video: