KENDİME SORDUM
Her doğan güneşin bir batışı var,
Her yağan yağmurun bir bitişi var,
Her gelen baharın bir gidişi var.
Sona ermeyeni aradım durdum,
“Bitmeyen ne?” diye kendime sordum.
Çölün kumlarını teker teker say!
Çok parlak olsa da, sönücüdür ay.
Bir anda yıkılır taç ile saray;
Sona ermeyeni aradım durdum,
"Bitmeyen ne?" diye kendime sordum.
Mevsimin sırası güller getirir,
Vakti gelip çatar, yeller götürür.
Emekleyip giden yollar bitirir…
Sona ermeyeni aradım durdum.
"Bitmeyen ne?" diye kendime sordum.
Baktım gecelere, doğdu bir ışık,
Sandım günler yıldızlara alışık!
Akıl yetiremem, karmakarışık;
Sona ermeyeni aradım durdum,
"Bitmeyen ne?" diye kendime sordum.
Ummânın, deryanın var son damlası.
Dalların üstünde yaprak sırası,
Kederin, neşenin nere sılası?
Sona ermeyeni aradım durdum,
"Bitmeyen ne?" diye kendime sordum.
Dağlara, kuşlara, ağaçlara bak…
Sırayla kes, büyük bir ateşte yak!
Bitmeyeni söyle, bizler de duyak!
Sona ermeyeni aradım durdum,
"Bitmeyen ne?" diye kendime sordum.
Tüm fani sevgiler, kapkara duman,
Hepsinde hüsran var, dedim; “El aman!”
Hiç istemesem de geçiyor zaman;
Sona ermeyeni aradım durdum,
“Bitmeyen ne?” diye kendime sordum…
“Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Oysa ahiret, daha hayırlı ve süreklidir.” (A’lâ 16-17)