KADINLARA EL ÖPTÜREN ŞEYH OLUR MU?
Soru: Selamun aleyküm hocam. Size bir yazı göndermiştim (şeyhlerin kadınlara el öptürme meselesi ile ilgili) siz bu yazıya cevap vermiştiniz. Ben cevabınızı bu tarikattan bazı kardeşlere gönderince onlar da bana size gönderdiğim yazıyı yazan zatın kitabından detaylı bilgi gönderdiler. Sizi fazla meşgul etmemek için önemli olan sadece bir sayfayı gönderiyorum. Buna cevap yazarsanız bu görüşte olan kardeşlere cevabınızı ileteceğim inşaallah, belki bir kaç kişi yanlış görüşünden döner.
Cevap: Aleykum selam ve rahmetullah
Yazar Nur suresi 31. ayetten cımbızla çekip bir nakil yapmış ama çok yanlış bir mana vererek harama helal deme cür'etini göstermiştir!
Nur 31. ayeti şudur: "Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin umduğunuza nail olasınız." (Nûr 31)
Şimdi, bu ayete nasıl olur da 'namahrem de olsa Peygamberimize helaldir' manası verilebilir?
Namahremin Resulullah'a haram olduğuna dair bir hadisi şerif;
“Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah aleyhisselam ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:
"Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31)
Madem namahrem helal, Allah'ın Peygamberi karısının kız kardeşinden neden yüz çevirdi?
Eğer denilirse ki; 'Kur'anda kadınların elini sıkmayı yasaklayan hiçbir ayet yoktur, Peygamberin uygulaması bizi ilgilendirmez!'
Bu söz de Kur’ân’ı inkar olur!
Allah Teala hazretleri, şu ayeti kerime ile, Efendimiz aleyhisselam’a dine dair helal kılma ve haram kılma yetkisi verdiğini beyan ediyor:
"...işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri HELAL, pis şeyleri HARAM KILAR..." (A'raf 157)
Yine başka bir ayet, bu yetkiyi delillendirmeye yetecektir:
“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve RESULÜNÜN HARAM KILDIĞINI haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, ezilip büzülüp kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe 29)
Allah'ın Peygamberinin haram kıldığı pis şeylerden birisi de, erkeklerle kadınların aynı ortamda beraber bulunmalarıdır.
Ümmü Seleme anamız şöyle anlatıyor: "Meymûne, Resûlullah aleyhisselam'ın yanındayken ben de oradaydım. Tesettürle emrolunduktan sonra, Abdullah İbn-i Ümmü Mektûm oraya gelmişti. Resûlullah bize hitaben; "Ondan sakının, yani örtünün!" buyurdu. Biz; 'O âmâ değil mi, bizi göremiyor ve bilemiyor?' deyince, Allah'ın Resûlü cevaben şöyle buyurdular: "Siz de mi âmâsınız? O sizi görmese bile, siz onu görüyorsunuz." (Ebû Dâvûd)
Peygamberimiz, bu hadisi şerifte, erkek âma olsa bile kadınlarla aynı ortamda bulunmasını yasaklıyor!
Hangi hoca yahut hangi şeyh, Resulullah'ın yasak kıldığına helal diyebilir?
Yine Allah Teala, Ahzâb Suresi 53. ayetinde, "...Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır..." buyurmaktadır.
Bu, şu demektir: Bütün şaibelerden, vehimlerden uzak bulunan Peygamber hanımlarıyla bile irtibata geçerken, 'perde arkası' gibi bir hudut gözetiliyor ise, diğer insanlar için haydi haydi bir sınır olması gerekecektir.
Konuya ışık tutan diğer hadisi şerifler:
Peygamber aleyhisselam’a biat eden kadınlar dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız."
Peygamberimiz, "(Ben) kadınların elini tutup tokalaşmam." buyurdu. (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce)
Hazreti Aişe (radiyallahü anha) biat ile ilgili şöyle buyuruyor:
"Allah'a yemin ederim ki, Resulüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı." (Müslim)
Yine kıymetlimiz, bir başka hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:
"Sizden birinizin, başına iğne ile dürtülmesi, kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır." (Taberâni, Mucemu’l Kebir, 20 / 212 - Heysemi, Mecmuuz Zevaid, 4/326)
Resulullah diyor ki, başına bir demir girmesi harama dokunmandan daha iyi; Bid'at ehli diyor ki 'yok benim kalbim temiz, talebelerime el öptürebilirim!'
Sübhanallah! Bunlar bu dini Peygamberimizden daha iyi biliyorlar demek(!)
"Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde, mutlaka onların üçüncüsü şeytandır." (Tirmizi) Demek bu şeyh(!) şeytanını Müslüman yapmış ki kadınlarla yalnız kalabiliyor(!)
"...Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir." (Haşr 7)
Bu âyeti kerime de bize öğretiyor ki, Allah'ın Peygamberine itaat etmeyen kişi, bizzat o Peygamberi vazifelendiren Allah'a karşı gelmiş demektir ki, bu da çetin bir azaba doğru yelken açmış anlamına geliyor!
Bu kadar ayet ve hadis, kadınlara yakınlaşma konusunda sınırlarımızı belirlemişken, hangi hoca yahut şeyh 'eğer niyetiniz güzelse kadınlara el öptürebilirsiniz(!)' diye fetva verebilir?
Sakın yanlış anlaşılmasın, hariçten gazel okumuyorum! Ben de bir mürşid-i kamilin talebesi olmaya çalışıyorum.
Ancak benim şeyhim İhramcızâde (rahimehullah) hep şöyle derdi:
"Şeriattır cümle işlerin başı,
Şeriatsız tarikat şeytanın işi!"
"Şeriaattan kıl kadar ayrıldığımı görürseniz beni terkedin!"
Sevgili kardeşim; "...Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun ve bana itaat edin." hükmü, mürşidinizin de Allah'tan korkmasını ve Peygamberine itaat etmesini mecbur kılıyor! (Âli İmran 50)